bana ismail de > müzik > insurgentes: steven wilson

müzik   

sinema   

başka   

nedir   

  INSURGENTES: Steven Wilson
Sergen Uçak | 20.02.2015

21. yüzyılın progresif rock dâhisi olarak adlandırılan (en azından benim için) Steven Wilson'ın eşsiz albümü ve aynı adı taşıyan belgeseli olan "Insurgentes" çıkalı 5 yıl oluyor. Üzerinden çokça zaman geçmiş olmasına rağmen hem albümün hem de ona bağlı olarak belgeselin gereken ilgiyi ve değeri görmediği kanaatindeyim.

Albümdeki şarkılardan uzun uzun bahsedip her şarkıyı ayrı ayrı analiz etmek isterdim ancak o başka bir yazının konusu. Bu yazıda daha çok Steven amcanın belgeselinden ve değindiği konulardan bahsetmeye çalışacağım.

Insurgentes aslında Meksika'da uzunca bir cadde. Albüm kayıtlarının çoğunu Meksika'da yaptığı için bu ismi vermiş eserine. Albümde aynı zamanda bu ismi taşıyan güzel bir şarkı da mevcut. Belgesel ise Meksika'dan çok Steven Wilson'ın çocukluğunda yaşadığı yerlerde, izlenimlerini anlatarak geçiyor ve temel olarak teknolojinin sanat dünyasına olan sarsıcı etkilerinden dem vuruyor ve bu düşüncesini görsellerle, hikayelerle gözler önüne seriyor. Sanatçıların ortaya koyduğu metaların teknolojinin de etkisiyle kötüye kullanıldığından açıkça söz ediyor. Bu konuda kendisine katılmamak mümkün değil. Mp3'lerin, Cd'lerin ilk etapta müziğin her kesimden insana ulaşmasında kolaylık sağladığının fakat insanların sanatı ufacık bir aletin içine sokarak değersizleştirdiğinden özenle bahsediyor belgeselinde. Bu kadar kolay ulaşılan, bir tıkla önümüze gelen bir şeyin değerini kolayca yitirdiğini söylemek pek mümkün görünüyor. Günümüzde insanların artık müzikleri yanında taşıma lüksü mevcut ve bu durum insanların şovcu yanlarını ortaya çıkarmasına neden oluyor. Artık insanlar sanata, müziğe odaklanmaktan çok dinlediği müzik üzerinden yüzeysel bir tatmin sağlama peşinde. Bu yüzden olacaktır ki Steven Wilson'ın belgeselde birçok kez Mp3 player ve Ipod parçaladığını görebiliyoruz.

Müziğin Mp3 formatına indirilme noktasında bahsedilen diğer bir husus da; insanların sanatın içeriğine tam anlamıyla erişemedikleri, ilham alamadıkları, alıp albüm kapaklarına bakamadıkları. Böylece müziğin bir anlamda da duygusuzlaştığından bahsediyor Steven. Kendi çocukluğunda bir şarkıyı dinlemek için belirli bir zamanın ve emeğin harcanması gerektiğinden, şimdiki çocukların ise böyle bir durumlarının olmadığından dem vuruyor. Eskiden alternatiflerin az olması sebebiyle ele geçen bir plağın uzun süre dinlendiğini böylece her plağın ayrı ayrı bir ilham kaynağı olduğundan özellikle bahsediyor.  Bu durum aynı zamanda kapitalizmin müzik dünyasına vurduğu darbeyi de gözler önüne seriyor bir nevi. Albümleri satın almak onları hissetmek, o olgunluğa ulaşmak elbette güzel şeyler fakat günümüzde ekonomik şartların el vermediğine de parmak basılıyor belgeselde. Müziğin yozlaşması konusunda bahsedilen diğer bir konu ise; geçmişte çocukların kişiliklerini kazanmalarında, kendilerini ifade etmelerinde, ailelerine başkaldırışlarında müziğin etkisinin daha fazla olduğundan, şimdi ise böyle bir durumun neredeyse hiç olmadığından da kısaca bahsediliyor.

Belgeseldeki diğer ana konu ise aslında Steven'ın ta kendisi. Film boyunca kendisinin nerelerde yaşadığını, nerelerde zaman geçirdiğini ve nelerden ilham aldığını görebiliyoruz. Bir müzisyenin tanıtımı da oluyor aslında bizim için ve Steven'ın ne kadar dâhi bir insan olduğunu bir kere daha anlıyoruz.

Her müzikseverin kesinlikle izlemesi gereken bir belgesel Insurgentes.
copyright 2005 - anavatan partisi

iletişim | harita

Free Web Hosting