müzik
sinema
başka
nedir
|
|
ATSIZ
Sergen Uçak
| 08.2013 Kaldırımda tek başıma yürüyordum. Sabahın çok erken
saatleriydi. Bir an neden yürüdüğümü düşünmeye başladım. Neden
yürüdüğümü ya da buraya nasıl geldiğimi, neden geldiğimi hiç
bilmiyordum. Sanki bir rüyaymış da oraya neden geldiğimi düşünmemem
gerekiyordu. Yaz tatilinde olmalıydım. Hava hayli sıcaktı ama mutlu
hissediyordum. Oysaki hiçbir zaman yazı ve sıcağı sevmemiştim, bu
mutluluk da neyin nesiydi?
Her zaman yürüdüğüm Silifke Caddesi'nin kaldırımında ağır ağır
yürüyordum. Yavaş yürüdüğümü fark edince önemli bir yere gitmediğimi
anlamadım. Herhalde muhabbetini hiç sevmediğim bir arkadaşımın yanına
gidiyordum ya da canım sıkılmıştı öylesine bir yürüyüşe çıkmıştım, en
ufak bir fikrim yoktu. Normalde hep hızlı yürürdüm ama bu sefer yürümek
içimden gelmiyordu. Etrafıma bir göz attım. Dershaneye giden üç beş genç
yürüyordu. Kendime döndüm, uzun saçlarıma dokunurken içimden “sizin 1
yıl sonraki halinizim işte ben de” diye geçirdim.
Biraz daha yürüdükten sonra pek ilerlemediğimi fark ettim. Sanırım
burada olmamam gerekiyordu. Neden yürüyordum ki? Nereye gidiyordum?
Her zaman önünden geçtiğim “bal hayattır” sloganıyla bal satan yaşlı
amcayı gördüm. Bana gülümsedi. Normalde çok geveze bir insandı, her
zaman bana bal satmaya çalışırdı fakat bu sefer bir dilsiz gibi
davranıyordu önünde birçok bal kavanozu satılmayı beklerken. Balın hayat
olduğuna o zaman ikna oldum. Önünden hızlıca geçmek istedim sakallı
yaşlı bal satıcısının; fakat başaramadım, adımlarım olduğundan çok
küçüktü, büyük adımlar atamıyordum, pek enerjim kalmamıştı galiba.
Kaldırma oturup dinlenmek istedim. O an ayağımdan süzülen kanı fark
ettim. Dizimdeki küçük bir yaradan kan sızıyordu. Bir süre kanın
bileğime doğru süzülüşünü izledim. Peçete var mı diye ceplerimi yokladım
fakat sadece elime bozuk para geldi. Kan çorabıma kadar gelmişti.
Umursamadım elimle kanı silmeye çalıştım. Ayağa kalktım istemsizce.
Gitmem gerekiyordu sadece bunu biliyordum. Kendimi bir emir almış gibi
hissediyordum. Bir görevde olmalıydım. Yapmam gereken bir şey olmalıydı
ama bir türlü hatırlayamıyordum.
Yürümeye devam ettim. Yolda ve kaldırımda pek kimse yoktu, az önce
gördüğüm dershane öğrencileri de gözden kaybolmuştu ama yaşlı adam orada
ballarının yanında her zamanki taburesinde oturuyordu.
Deniz kokusu duydum yakınlarda bir yerde plaj olmalıydı. Kalabalık insan
sesleri geliyordu. İçimde olan mutluluk biraz daha arttı. Heyecanlanmış
olmalıydım. Deniz kokusu beni mutlu etmişti. İşte şimdi daha hızlı
yürümeyi başarabilmiştim. Deniz beni her zaman mutlu etmişti. Kum,
güneş, tatil demekti. Çocukluğum sadece yazı ve denizi beklemekle
geçerdi ve bu mutluluk paha biçilemezdi.
Plaj olduğunu tahmin ettiğim bir yere doğru yürürken aslında bunu
istemediğimi fark ettim. Sanırım deniz, kum ve güneşin mutluluğu eskide,
çocukluğumda kalmıştı. Kendimi zorlamama rağmen sevinç hissedemiyordum.
Oraya doğru yürümeyi bıraktım.
Gittiğim yönün aksine yürümeye başladım. İlerde bir market görünüyordu.
Market sahibi olduğunu düşündüğüm adamsa kapının önünde bana bakıyordu.
Bir an sanki zaman durmuş da tek hareket eden benmişim gibi hissettim.
Adam donuk bir şekilde hareketsizce bana bakmaya devam ediyordu. İçimi
heyecan sardı. Adamın bakışları beni boğuyordu. Ona doğru istemsizce
birkaç adım atıp durdum.
Birden arkadan gelen bir sesle arkama hızlıca döndüm. Bu babamdı ve bana
sesleniyordu. Güneş iyice tepeye yükselmişti. Yürüyerek yanıma kadar
geldi. Babama bakmak için kafamı kaldırdım. Birden boyumun babamdan kısa
olduğunu fark ettim. Anlam veremediğim bir durumdu. Babamı net
göremiyordum güneş gözümü alıyordu. Kafası parlıyordu adeta.
“Annen seni bekliyor evde, burada ne yapıyorsun” dedi. “Bilmiyorum”
dercesine baktım sadece. O an kafamda bir ışık yandı. Evden annemin
isteği üzerine ekmek almaya çıktığımı hatırladım. Az önce gördüğüm
markete doğru koşmaya başladım. Ben koşmaya başladığım anda da zaman
tekrar işlemeye başladı. Şehir hareketlenmişti. Marketin önünde taş gibi
duran adam da. Ekmeği alıp eve doğru koştum. Annem beni merak etmiş
olmalıydı. Şimdi gerçekten mutluydum. Haziranın ikinci haftasıydı, hava
iç ısıtacak kadar sıcaktı. Yakında her zamanki gibi kuzenlerime tatile
gidecektim.
Sadece 9 yaşındaydım, hayat basitti ve gelecek önümde bir ışık seliydi. |